İçerik
Toggle
Deprem Performans Analizi Hangi Yönetmeliğe Göre Yapılır? Geçerli Yönetmelikler ve Yasal Dayanaklar
Ülkemizin yüksek deprem riski taşıyan bir coğrafyada bulunduğu gerçeği, mevcut ve yeni yapılacak tüm yapıların taşıyıcı sistem güvenliğinin bilimsel ve güncel mühendislik esaslarına göre titizlikle değerlendirilmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Bu bağlamda, yapıların deprem güvenliğine ilişkin analiz ve kararların yalnızca yürürlükteki en güncel ulusal yönetmelikler temel alınarak yapılması yasal bir zorunluluktur.
1. Deprem Performans Analizinin Temel Dayanağı: Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY 2018)
Bir yapının deprem karşısında güvenli olup olmadığını bilimsel ve teknik olarak geçerli bir biçimde belirlemenin tek yolu, 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY 2018) esaslarına uygun şekilde yapılacak Deprem Performans Analizidir.
TBDY 2018, yalnızca yeni inşa edilecek binaların değil, aynı zamanda mevcut yapıların da deprem etkileri altındaki davranışlarının değerlendirilmesi açısından zorunlu, bağlayıcı ve yasal bir dayanak niteliğindedir. Bu yönetmelik, yapıların sismik performans düzeylerinin objektif ve güvenilir biçimde tespit edilmesini sağlayan ulusal en güncel ve kapsamlı teknik çerçeveyi sunmaktadır. Bu durum, Yönetmeliğin çeşitli maddelerinde açıkça ifade edilmiştir:
- Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği Madde 1 – (1) Amaç ve kapsam: “Bu Yönetmeliğin amacı; yeniden yapılacak, değiştirilecek, büyütülecek resmi ve özel tüm binaların ve bina türü yapıların tamamının veya bölümlerinin deprem etkisi altında tasarımı ve yapımı ile mevcut binaların deprem etkisi altındaki performanslarının değerlendirilmesi ve güçlendirilmesi için gerekli kuralları ve minimum koşulları belirlemektir.”
- TBDY 2018 Madde 1.1.1 – Kapsam: “Bu Yönetmelik hükümleri, yeni yapılacak binaların deprem etkisi altında tasarımı ile mevcut binaların değerlendirilmesi ve güçlendirme tasarımı için uygulanır.”
- TBDY 2018 Madde 15.1.1 – Kapsam (Bölüm 15: Mevcut Binaların Değerlendirilmesi ve Güçlendirilmesi): “Mevcut ve güçlendirilecek tüm binaların ve bina türü yapıların deprem etkisi altındaki performanslarının değerlendirilmesinde uygulanacak hesap kuralları, güçlendirme kararlarında esas alınacak ilkeler ve güçlendirilmesine karar verilen binaların güçlendirme tasarımı ilkeleri bu Bölüm’de tanımlanmıştır.”
Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’ne buradan ulaşabilirsiniz.
TBDY 2018 kapsamında, mevcut binaların deprem performansının değerlendirilmesinde; yapının kullanım amacı, yapı kullanım sınıfı, bulunduğu bölgenin deprem tehlikesi, zemin özellikleri ve hedeflenen performans düzeyi gibi birçok parametre göz önünde bulundurulmaktadır. Bu kapsamda yönetmelik, değerlendirme sürecinde doğrusal ya da doğrusal olmayan hesap yöntemlerinin seçilmesini ve uygulanmasını öngörür. Gerçekleştirilecek analizler, taşıyıcı sistemin tüm elemanlarıyla birlikte detaylı bir şekilde modellenmesini; mevcut yapı malzemelerinin — özellikle beton basınç dayanımı ile donatı çeliğinin akma sınırı gibi kritik özelliklerin — yerinde tespit ve laboratuvar testleriyle belirlenmesini; yapının bulunduğu zeminin fiziksel ve mekanik özelliklerinin analizlere dâhil edilmesini ve deprem etkilerinin büyüklük, süre, spektral içerik gibi parametrelerle gerçekçi şekilde tanımlanmasını kapsar. Tüm bu bileşenler bir araya geldiğinde, binanın sismik performansının bilimsel ve mühendislik açısından güvenilir bir biçimde değerlendirilebilmesi sağlanır.
Bu doğrultuda, bir yapının “depreme dayanıklıdır” ya da belirli bir deprem senaryosu için “öngörülen performans hedefini sağlamaktadır” şeklinde teknik olarak nitelendirilebilmesi, yalnızca ve ancak Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY 2018)‘de açıkça tanımlanan esaslara, hesap yöntemlerine ve mühendislik ilkelerine uygun olarak gerçekleştirilmiş Deprem Performans Analizi sonucunda mümkündür. Bu analizin sonucunda, yapının hedeflenen performans düzeyini sağladığı bilimsel veriler ve teknik hesaplamalarla ortaya konmalı ve ilgili uzmanlar tarafından raporlanmalıdır. Bunun dışında, eksik veriyle, gözleme dayalı veya yönetmelik dışı yöntemlerle yapılan değerlendirmeler; ne bilimsel açıdan güvenilir kabul edilebilir, ne de hukuki açıdan geçerli bir karar dayanağı oluşturabilir. Bu tür yaklaşımlar, hem yapısal güvenliği tehdit edebilir hem de sorumluluk doğurabilecek ciddi sonuçlara yol açabilir.
2. Riskli Yapı Tespitinin (6306 Sayılı Kanun) Kapsamı, Sınırları ve Deprem Performans Analizi ile Farkı
6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ile bu kanuna bağlı olarak yayımlanan “Riskli Yapıların Tespitine İlişkin Esaslar”, temel olarak can güvenliğini esas alarak, taşıyıcı sisteminde ciddi zafiyet bulunan ve olası bir depremde yıkılma ya da ağır hasar görme riski yüksek olan yapıların hızlı bir şekilde tespit edilmesini ve bu yapıların kentsel dönüşüm sürecine dâhil edilmesini hedeflemektedir. Bu doğrultuda uygulanan tespit yöntemleri, TBDY 2018 kapsamında yapılan kapsamlı ve detaylı performans analizlerinden hem yöntemsel hem de teknik içerik bakımından farklılık gösterir. Söz konusu yöntemler, yapıların sadece genel durumunu belirlemeye yönelik, sınırlı veriye dayalı ve hızlı karar üretmeye odaklı bir değerlendirme aracı olarak tasarlanmıştır. Nitekim, “Riskli Yapıların Tespitine İlişkin Esaslar” belgesinde de bu fark açık bir şekilde ifade edilmiştir; bu yöntemlerle elde edilen sonuçların bina performansını ortaya koymadığı ve güçlendirme kararı vermeye yönelik kullanılamayacağı özellikle vurgulanmaktadır.
- “Bu Esaslarda verilen yöntemler, bina deprem performans değerlendirmesi ve güçlendirmesi amacıyla kullanılamaz. Bu Esaslarda verilen yöntemlere göre riskli bulunmayan binaların, depreme dayanıklı tasarım esaslarını sağladığı sonucu çıkarılamaz.” (Madde 1.3 – Riskli Yapıların Tespitine İlişkin Esaslar)
Ayrıca, aynı Esasların EK-A bölümünde yer alan ve bölgesel tarama ile önceliklendirme amacı taşıyan “Basitleştirilmiş Yöntemler” hakkında da şu ifade yer almaktadır:
- “Bu yöntemler, tekil binada risk değerlendirme amaçlı olarak kullanılamaz.” (EK-A, Madde A.1.1)
Bu hükümlerden de açıkça görüldüğü üzere, bir yapının 6306 sayılı Kanun kapsamında “riskli yapı” olarak belirlenmesi, o yapının yakın gelecekte yıkılma veya ciddi hasar görme ihtimalinin yüksek olduğuna işaret eder ve kentsel dönüşüm sürecinin zorunlu olarak başlamasını tetikler. Ancak, aynı esaslara göre bir yapının “riskli bulunmaması”, kesinlikle o yapının depreme karşı tamamen güvenli olduğu veya belirli bir mühendislik performans hedefini sağladığı anlamına gelmemelidir. Bu tespitin sonucu, bir “sağlamlık” veya “yeterlilik” belgesi niteliği taşımadığı gibi, yapının gelecekteki olası depremlere karşı dayanıklılığı hakkında mutlak bir güvence de sunmaz.
Bu hükümlerin ortaya koyduğu çerçeveden açıkça anlaşılacağı üzere, bir yapının 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” kapsamında “riskli yapı” olarak tespit edilmesi, o yapının taşıyıcı sisteminde ciddi zafiyetler bulunduğunu ve olası bir depremde yıkılma veya ağır hasar görme riskinin yüksek olduğunu göstermektedir. Bu tespit, ilgili yapı için kentsel dönüşüm sürecinin resmen başlatılmasını mümkün kılan önemli bir idari adımdır. Ancak, aynı yöntemle yapılan inceleme sonucunda bir yapının “riskli bulunmaması”, o yapının deprem karşısında güvenli olduğu ya da Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY 2018) kapsamında tanımlanan belirli bir performans seviyesini sağladığı anlamına hiçbir şekilde gelmez. Zira bu tespit, yalnızca sınırlı verilere ve basitleştirilmiş yöntemlere dayalı bir ön değerlendirme niteliği taşımakta olup; elde edilen sonuç, yapının yapısal sağlamlığını veya mühendislik yeterliliğini belgeleyen bir değerlendirme olarak kabul edilemez.

3. Gözlemsel İncelemelere Dayalı Raporlar Yeterli Olabilir mi?
Son dönemde, yapıların taşıyıcı sistemlerine ilişkin olarak yalnızca yüzeysel ve sınırlı gözlemsel incelemelere dayanarak, “teknik rapor” adı altında yanıltıcı belgelerin düzenlendiği ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tür raporlar, genellikle yerinde yapılan görsel tespitler, döşeme ve duvar yüzeylerinin incelenmesi ve hatta bazen sadece dıştan gözlem gibi yetersiz yöntemlerle elde edilen verilere dayanmaktadır. Bu raporlarda sıklıkla, “Yapının mevcut haliyle düşey ve deprem yükleri altında yeterli dayanımı sağladığı ve kullanılmasında teknik açıdan bir sakınca bulunmadığı…” gibi muğlak ve bilimsel temelden yoksun ifadelere yer verilerek, yapının güvenli olduğu yönünde asılsız kanaatler oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Ancak, bu tür raporların;
- Taşıyıcı sistemin TBDY 2018’e (Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği 2018) uygun mühendislik hesaplamalarına dayalı detaylı bir analizini içermemesi,
- Deprem etkilerine göre yapının davranışını ve performans düzeyini kapsamlı bir şekilde değerlendirmemesi,
- Malzeme özelliklerinin (beton basınç dayanımı, donatı özellikleri ve miktarı vb.) bilimsel ve deneysel yöntemlerle belirlenmemesi,
- Zemin etkilerinin yeterince dikkate alınmaması veya hiç incelenmemesi,
- Taşıyıcı sistem bütünlüğünün ve detaylarının güncel yönetmeliklere göre incelenmemesi
gibi kritik eksiklikler ve temel bilimsel prensiplere aykırılıklar nedeniyle hiçbir yasal, bilimsel veya mühendislik geçerliliği bulunmamaktadır. Bu tür raporlar, yapıların deprem güvenliğini ispatlayıcı bir belge niteliği taşımadığı gibi, ekteki rapor gibi örnekler de bu durumun somut kanıtıdır. Bu tip raporlara dayanarak “yapının güvenli olduğu” yönünde karar almak, olası bir deprem felaketinde vahim sonuçlara yol açma potansiyeli taşıyacaktır. Bu nedenle, yapıların deprem güvenliği değerlendirmelerinde, ulusal ve uluslararası standartlara uygun, detaylı mühendislik analizlerini içeren, bilimsel ve teknik açıdan yetkin raporların esas alınması elzemdir.
4. Yabancı Yönetmelikler Kapsamında (Eurocode, ASCE, ACI vb.) Performans Analizi Yapılabilir mi?
Türkiye’deki yapıların deprem güvenliği açısından değerlendirilmesinde dikkate alınması gereken tek geçerli ve bağlayıcı yönetmelik, Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY 2018)’dir. Bu yönetmelik, hem hukuki zorunluluk hem de yerel koşullara özel olarak hazırlanmış teknik içerik olması açısından, yapı performansı analizlerinde temel alınması gereken yegâne mevzuattır. Eurocode, ASCE, ACI gibi yabancı ülke yönetmeliklerine göre yapı performans analizleri, hukuki, teknik ve uygulama açısından ciddi sakıncalar barındırmaktadır. Bu nedenler aşağıda özetlenmiştir:
Yasal Bağlayıcılık Eksikliği: Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yürürlükte olan ve tüm yapı tasarımı ve performans değerlendirme çalışmalarında uyulması zorunlu olan ulusal standart TBDY 2018’dir. Olası bir deprem sonrasında ortaya çıkabilecek hasar, can kaybı ya da maddi zarar gibi durumlarda, binaların performansı yalnızca TBDY 2018 hükümleri çerçevesinde değerlendirilecektir. Bir yapının yabancı bir yönetmeliğe göre “sağlam” olarak raporlanmış olması, ancak TBDY 2018’e göre yetersiz bulunması hâlinde, hiçbir yasal sorumluluk ortadan kalkmayacaktır.
Yerel Koşullarla Uyumsuzluk: Her yönetmelik, geliştirildiği ülkenin özgün sismik tehlike düzeyi, zemin yapısı, inşaat kültürü, malzeme davranışları ve kabul edilebilir risk seviyeleri dikkate alınarak oluşturulmuştur. TBDY 2018 ise Türkiye’nin güncel deprem tehlike haritaları, yerel zemin sınıflamaları ve yapı güvenlik anlayışı esas alınarak hazırlanmıştır. Bu nedenle, farklı bir ülkeye ait bir yönetmeliğin Türkiye’deki yapılar için doğrudan ve eksiksiz bir şekilde uyumlu olması beklenemez.
Malzeme ve Uygulama Farklılıkları: Türkiye’de yaygın olarak kullanılan yapı malzemeleri (örneğin beton sınıfları, donatı çeliği türleri vb.) ve inşaat uygulamaları, yabancı yönetmeliklerin referans aldığı malzeme ve uygulamalardan önemli ölçüde farklılık gösterebilir. Bu farklar, analiz sonuçlarında yanıltıcı güvenlik seviyeleri doğurabilir ve yapıların performansına dair hatalı kanaatlerin oluşmasına yol açabilir.
Yetkinlik ve Denetim Zorlukları: Türk mühendislerinin lisans ve eğitim süreçleri, ağırlıklı olarak TBDY 2018 ve Türk standartlarına dayalıdır. Yabancı yönetmeliklerin doğru biçimde yorumlanması, projelendirilmesi ve yerel denetim süreçlerinde denetlenmesi, yetkinlik alanının dışında kalabileceğinden, uygulamada önemli hatalara ve yetersiz kontrol süreçlerine neden olabilir.
Sorumluluk Belirsizliği: Bir yapının TBDY 2018’e göre yetersiz ancak yabancı bir yönetmeliğe göre yeterli bulunması durumunda ortaya çıkacak çelişkili değerlendirmeler, olası bir hasar veya afet durumunda yasal sorumluluğun belirlenmesini karmaşıklaştırır. Türkiye’de yürürlükte olan mevzuat esas alınacağından, yabancı yönetmeliklere dayanan analizler hiçbir şekilde yasal koruma sağlamaz.
Bu nedenlerle, TBDY 2018 kapsamı dışında kalan özel yapı türleri, bu yönetmelikte açıkça tanımlanmayan özel mühendislik durumları, uluslararası nitelikteki mühendislik projeleri ya da akademik araştırmalar gibi istisnai ve sınırlandırılmış durumlar haricinde, Türkiye’deki mevcut bina stoğunun deprem performansı açısından değerlendirilmesinde yabancı ülke yönetmeliklerinin esas alınması, ne teknik olarak uygun ne de hukuki olarak geçerlidir. Türkiye’ye özgü deprem tehlike düzeyi, zemin yapısı, malzeme standartları ve mühendislik uygulamaları dikkate alındığında, yapı güvenliğine dair sağlıklı ve sorumlu kararlar alınabilmesi ancak TBDY 2018’e dayalı, ulusal mevzuata uygun ve yerel koşullarla uyumlu analizlerle mümkün olabilir.
5. Sonuç ve Öneriler
Deprem güvenliği, yalnızca bireylerin değil, toplumsal bütünün can ve mal varlığını doğrudan ilgilendiren, hayati öneme sahip bir konudur. Bu nedenle, yapıların sismik güvenliğine ilişkin tüm değerlendirme ve karar süreçlerinin, bilimsel yöntemler ve mevzuata dayalı teknik esaslar çerçevesinde yürütülmesi zorunludur. Doğru kararlar alınabilmesi ve oluşabilecek hukuki risklerin önüne geçilebilmesi açısından aşağıdaki temel ilkelere riayet edilmesi büyük önem taşımaktadır:
Bir yapının depreme karşı güvenli olup olmadığına ya da belirli bir performans düzeyini sağlayıp sağlamadığına dair teknik kararlar, yalnızca TBDY 2018 esaslarına uygun şekilde yapılmış Deprem Performans Analizi sonuçlarına ve bina performans raporlarına dayandırılmalıdır. Bu analizler, uzman ve yetkin inşaat mühendisleri tarafından, yapıya özgü verilerle ve güncel analiz teknikleriyle hazırlanmalıdır.
6306 sayılı Kanun kapsamında yürütülen riskli yapı tespiti uygulamaları, yalnızca yıkılma veya ağır hasar riski yüksek yapıların hızlı şekilde belirlenmesi ve kentsel dönüşüm sürecine dahil edilmesi amacıyla kullanılmalıdır. Bu tür tespitlerin sonucunda bir yapının “riskli bulunmaması”, o yapının depreme dayanıklı veya performans açısından yeterli olduğu anlamına gelmez.
Gözleme dayalı, mühendislik analizi içermeyen ve herhangi bir teknik yönetmeliğe dayanmayan raporlar, “teknik rapor” adı altında sunulsa bile bilimsel ve hukuki açıdan geçerli belgeler değildir. Malzeme özelliklerinin test edilmediği, zemin etkilerinin hesaba katılmadığı ve TBDY 2018’e uygun performans değerlendirmesi içermeyen bu tür raporlara dayanarak hiçbir resmi karar veya işlem tesis edilmemelidir.
Yabancı ülke yönetmelikleri (örneğin Eurocode, ACI, ASCE vb.), Türkiye’deki genel bina stoğunun değerlendirilmesinde esas alınmamalıdır. Yerel zemin koşulları, yapı malzemeleri ve deprem tehlike düzeyi gibi faktörlere özgü olarak hazırlanmış TBDY 2018, ulusal standardımızdır ve tek bağlayıcı teknik dayanak olarak kullanılmalıdır.
Bu temel ilkelerden sapılması, yalnızca teknik hatalara değil, aynı zamanda yönetimsel ve hukuki sorumluluklara da yol açabilir. Olası bir deprem sonrasında meydana gelebilecek zararlar nedeniyle, bilimsel dayanağı olmayan değerlendirmelere göre işlem yapan kişiler veya kurumlar ciddi idari, hukuki ve cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabilir.
Toplumsal güvenlik, ancak yapısal güvenliğin doğru biçimde sağlanmasıyla mümkündür. Bu nedenle, yapıların deprem güvenliği değerlendirmelerinde yalnızca güncel bilimsel yöntemlerin ve yürürlükteki yasal mevzuatın esas alınması gerektiği, hem teknik etik hem de toplumsal sorumluluk açısından vazgeçilmez bir zorunluluktur.
İletişim
Profesyonel deprem performans analizi hizmetlerimizden yararlanmak, detaylı bilgi almak veya ücretsiz keşif talebinde bulunmak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
[…] binaların deprem performansı, 2018 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’ne göre belirlenir. (Bina performans analizinin hangi yönetmeliklere göre yapılması gerektiği ile ilgili yazımıza … Bu yönetmelik, deprem bölgelerinde yapılacak binaların tasarım esasları ile mevcut binaların […]
[…] raporu hazırlanırken, yapıdaki beton sınıfı en kritik girdi olarak karşımıza çıkar. TBDY 2018 gibi yürürlükteki yönetmeliklere göre, analiz yapılacak her yapıdan belirli sayıda karot alınması şarttır. Karotlu beton dayanım […]
[…] Riskli yapı tespiti süreçleri ve bu konudaki bilmeniz gerekenler hakkında daha fazla bilgiye Deprem Performans Analizi Hangi Yönetmeliğe Göre Yapılır? TBDY 2018 ve Riskli Yapı Tespiti Hak… makalemizden […]